17 Ocak 2016 Pazar

1. gün - "Her gün 20 dakika boyunca yazacağım"

Başla!

Bugün itibariyle her gün kesintisiz 20 dakika yazma kararı aldım. Saat şuan 16:28.  Kaç gün devam edebilirim bilmiyorum, ama hoşuma gideceği kesin.

Yarın da sıkı bir diyete başlıyorum, unutmazsam. Ay unutmam inşallah. Akşamdan hazırlayayım her şeyi. He bu arada, sıkı dediysem, benim yaptığım diyet ne kadar sıkı olabilirse o kadar sıkı. Mesela 4 köfte mi yazıyor? "Amaan köfte zararlı değil ya, 6 tane de yesem olur." Böyle bir diyet. Ama sıkı olduğum bazı kurallar var tabi, beyaz un ve şeker olmayacak bebeğim. Lütfen Merve, şekersiz yapabileceğine inanıyorum. Belki arada bir sütlü tatlılar.


Neyse ya, napcağnız bunları? Siz bir şey yapmayacaksınız ama ben ileride bakıp "vay be, yine diyete başlamışım" falan dicem. Belki ileride bakarım diye yazayım madem buraya: En son bir kaç hafta önce tartıldım, 80 kiloydum. Normalde prensibimdir 80'i görmemek için 79'dan sonra tartılmam ama bu sefer hiç farketmedim. Nasıl oldu da buralara kadar geldim bilmiyorum. İlk başlarda kilo hiç umrumda değildi, önemli olan sağlıklı olmamdı ama işte kıyafetler güzel durmamaya başlayınca kötü oldu. Bir de buraya not düşeyim, beş yıldır falan görüşmediğim bir arkadaş bana "Merve sen çok zayıflamışsın, hastalıktan falan mı?" dediğinden beri ben baya cips ve kola yedim. Onun etkisini göz ardı edemem. Eve gelirken a101'den sade ruffles alıp odamda yiyorum ya. Bir de çocuklar görmesin diye sağa sola saklıyorum. Sormayın gitsin ya.

Allah'ım ne sıkıcı muhabbetim varmış benim. Bu arada 20 dakika dedim diye, bir acele ediyorum, sormayın gitsin. Böyle parmaklarım birbirine karışıyor. Sanki hoca kağıdı elimden alıcak da ben yetiştirmeye çalışıyorum gibi.

Öğrencilere ara ara yazdırıyorum böyle, kağıdı kalemi alın elinize, yazın! diyorum. Onlara demesi kolay tabi de, böyle insanın kendi kendine demesi zor.

Bir kere onlara şey demiştim "bana mutlu bir anınızı anlatın." Sonra kendime yapayım dedim, ulan ne zormuş. Böyle yüzüm falan kızardı. Bi afakanlar bastı. Ya biri görürse ben ne yapıyorum diye endişelendim. Ulan neyine endişeleniyorum? yazı yazıyorum. Ama işte biri gelip de ne yazıyorsun derse?

O yazma tecrübesinde beni en çok şaşırtan şey de o olmuştu. Ya biri gelip de yazdıklarıma bakarsa? E bakarsa baksın, ne olacak? Her gün instagrama onca şey yazıyorum ve birileri onlara bakıyor. Ne olmuş? Ama böyle kağıtla kalemle yazınca başka oluyor sanki. Ondan tedirgin olmuştum. Bir word dosyasına yazsam aynı derecede tedirgin olmazdım.

Bu da garip bir şey değil mi? Belki kendi düşüncelerimizi artık sanal ortamda daha çok yazdığımız için, kağıt kalemle yazmak daha garip geliyordur. Zaten okulda falan uzun uzun yazıyorsam böyle hep önümde bilgisayar olsun istemişimdir. Ama eğer aklımdan bir şeyler yazıyorsam, bir taslak oluşturuyorsam o zaman da kağıt kalem olsun isterim. Mesela bir konu hakkında yazacağım, brainstorming yapıyorsam o zaman mutlaka kağıt kalemle yapmak isterim. Bilgisayar'da olmuyor o iş.

Ne kadar ilginç değil mi? Birde annemizin, ananemizin hiç bilgisayarda yazı yazmadığını düşünürsek, ya da bizim kadar fazla yazı yazmadığını. Hani bir de bu yazma  işi cehaletle bilgiyle alakalı da değil, ananem beni kaça katlar? Ama o zamanlar işte sözlü kültür hakim. Şimdi en tırt insan bile ömrü hayatında ne kadar çok yazı yazıyor değil mi?

Yazı demişken, ben öğrencilere her hafta yazı ödevi versem ne şahane olur ya? Hep böyle hayallerini falan yazdırıyorum ya. Her hafta bir konu hakkında yazmalarını istesem. Mesela bir hafta hayvan sevgisi, bir hafta ağaç sevgisi falan. Böyle diyince de çok tırt oluyor. Aslında şöyle düşünmelerini gerektircek bir şeyler yazdırmak gerekir? Televizyon izlemek faydalı mıdır, zararlı mıdır? Gerekçeleriyle birlikte anlatınız. Ödevler faydalı mıdır, zararlı mıdır? Asıl biraz da temel dini bilgilerle bağlantılandırabilsem süper olacak. Çünkü çocuklar abdest almayı, namaz kılmayı öğretmem gerekiyor, geri kalıyorum böyle. Hoş olmuyor.

Bir insana nasıl namaz kılması gerekitğini anlatmak kolay da, neden namaz kılması gerektiğini anlatmak zor. Evet, Allah emrediyor. Evet, her müslümana farz. Ama işte onun oturması falan. Öyle ders gibi olmuyor ki. Merhaba çocuklar, size ödev veriyorum, beş vakit namaz kılacaksınız? Olmuyor yani. Bi de bu çocuklar harbiden de Nihat Hatipoğlu gibi tiplerden hoşlanıyorlar. Ben de hayatta öyle bir insan değilim, olmam da. Çünkü hayat öyle değil. Biraz ağlayarak konuşunca Cennet'e gitmiyoruz yani?

Ne biliyim, ciddi ciddi edebiyat öğretmeni olmayı istiyorum ya. Ya da dil anlatım falan. Güzel dersler bence. Gerçi böyle diyorum da, müfredat kimbilir nasıl hazırlanmıştır.

Ay ben resmen memur olmuşum ya, size 20 dakikadır saçma salak şeylerden bahsediyorum. Bunları imha etmek isterdim ama verdiğim sözü tutuyorum ve yayınlıyorum. Her gün 20 dakika, tırt da olsa bir şeyler yazacağım. Beğenmezsen bir 20'lik daha yaz, nolcak? Bi facebook'a girsen o kadar vakti çok rahat harcıyorsun.

Neyse, öpüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder