18 Ocak 2016 Pazartesi

3. gün - okumasanız da olur.


Bu resmi bu akşam üniversitede Temel Araştırma Eğitimi'nde, 205 nolu odada çektim. Biraz inceleyelim mi? Ne dersiniz?
Defterden başlayalım, tam olarak kim getirdi, nereden geldi bilmiyorum ama o defter THY'nin. İlk sayfasını açar açmaz "widen your world" yazısı çıkıyor karşınıza. Her seferinde amin diyorum. Adamlar çok iyi slogan bulmuşlar bence. Süper fikir.

Defterin muhtevasına gelince, genelde BİSAV'da gittiğim derslerin notları var. Yunus Uğur'un Şehircilik notları o defterde mesela.

Üzerindeki kalemi ben 2013'te İngiltere'deyken almıştım. Aynısının laciverti de var. Kalemini seviyorum, dokusunu, kalınlığını, rengini vs ama yazarken kalemi çok dik tutup yazmak gerekiyor. Ben de tam olarak nasıl tutunca o kalemle güzel yazacağımı kestiremedim açıkçası, o yüzden sabah çantama her koyduğumda bir düşünürüm. Yazım okunaklı olacak mı acaba? İşte böyle ufak şeylerden bile kaygılanabilen bir insan.

Hemen analiz yap Merve, hemen teşhis koy.

Neyse, sağdaki görmüş olduğunuz teneke kutuda kuruyemiş kutum benim. Tamam bazen içine çikolata da koyuyorum ama içinde genelde fındık oluyor. Bugün ise kuruüzüm ve leblebi vardı. Hatta kutunun soluna doğru baktığınızda gördüğünüz silgi tozuna benzer şeyler ise kuruüzüm sapları. Kuruüzümler de güzel hakikaten, doğal falan herhalde. Leblebi de fena değil ama bir Çorum leblebisi değil tabi.

Sol tarafta da sınav kağıtları var, yanımda Fatma oturuyordu, onun herhalde. Onun dediğim, hocanın kağıtlarıdır o da işte getirmiştir bir şey için. Aman banane ya.

Sağ tarafta da yanımda oturan kızın telefonu gözüküyor.

Bunların hepsi çok gereksiz oldu ama napiyim, 20 dakika boyunca yazı yazıcam diye söz verdim diye yazdım. Şuanda başım deli gibi ağırıyor ama bir gün aksatırsam her gün aksatırım diye geldim yazıyorum bunları.

Bir de gün boyu düşünüyorum, ne yazsam diye. sonuç? sıfır. İnstagrama eklediğim resimlerin altındaki yazılar daha güzel oluyor, onda bir zorunluluk olmadığı için belki de. Bilemiyorum ki.

Herhalde bundan sonra sabahları kalkıp erkenden yazıp sonra güne başlaycağım, akşama bırakınca insan stres oluyor. Yatsıyı erken kılınca yaşanan rahatlama hissi gibi olur bence, eğer sabahları yazarsam. güzel olur bence.

Hem o zaman 20 dakikayı aşması falan da zormalaz bence. ortaya güzel bir şeyler çıkabilir.

ya bunu yazarken arada facebook'a baktım ama lütfen sayılmasın o, 20 dakikayı doldu farzedelim ve bu zulm burda bitsin he? sağolun. öpüyorum.

facebook'a bakmasam çoktan bitmişti zaten. teknik olarak bitti yani.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder